Son günlerde, İsrail'in Gazze'ye yönelik yürüttüğü askeri operasyonlar, uluslararası kamuoyunda büyük bir yankı uyandırdı. Birçok insan hayatını kaybederken, sivil kayıpların yanı sıra sağlık çalışanlarının da hedef alındığı vakalar düşündürücü bir tablo ortaya koymakta. Bu durumu anlamak için yalnızca saldırıların sebeplerine değil, aynı zamanda müslüman toplumlar için çok önemli bir yere sahip olan sağlık çalışanlarının yaşadığı trajedilere de dikkat etmek gerekiyor.
Gözlemciler, İsrail’in son yıllarda uyguladığı bu şiddet politikalarının arkasındaki motivasyonları derinlemesine incelemekte. Terörizmle mücadele adı altında gerçekleştirilen operasyonlar, aslında sivil halkı hedef almayı da beraberinde getiriyor. Operasyonlar sırasında ortaya çıkan veriler, çoğunlukla masum insanların, özellikle de çocukların hedef alındığını gösteriyor. Fakat asıl endişe verici olan, sağlık çalışanları gibi hayat kurtarmaya çalışan kişilerin de saldırılara maruz kalmasıdır.
BM ve çeşitli insan hakları örgütleri, bölgede yaşananların uluslararası hukuka aykırı olduğunu belirtmekte ve bu durumda sağlık çalışanlarının korunmasının önemine dikkat çekmektedir. Bu tür saldırılar, hem sağlık sistemini felç etmekte hem de bölgedeki insanları derin bir yıkıma uğratmaktadır. Çoğu zaman, sağlık çalışanları ile hastaneler, sivil toplumun hizmeti için gerekli olan, insani yardımın belkemiğini oluşturmaktadır.
İsrail'in saldırılarında hayat kurtaran sağlık çalışanlarının nasıl hedef alındığı, kamuoyunda büyük bir tepkibeleşmiştir. Birçok doktor ve hemşire, yalnızca görevlerini yerine getirmek isterken hayatlarını kaybetmiş ya da yaralanmıştır. Bu durum, bölgede sağlık hizmetlerini sağlamak için büyük fedakarlıklar yapanların acı bir gerçekliğini ortaya koymakta. Yavaş yavaş, sağlık çalışanları, savaşın yarattığı travmanın bir parçası haline gelmektedir. Onlar sadece hastalarına yardım ederken, kendileri de çok büyük bir tehlikenin içinde kalmaktadır.
Uluslararası sağlık örgütleri, bu duruma son vermek amacıyla bir dizi kampanya başlatırken, kayıpların önüne geçilmesi gerektiğini savunmaktadır. Ayrıca, medya organlarının bu tür saldırılardaki sağlık çalışanlarının rolünü vurgulaması da önemlidir. Gazze gibi çatışma bölgelerinde, sağlık çalışanlarının önemi ve bu durumdaki hayati rolleri bir kez daha gözler önüne serilmektedir.
Sonuç olarak, uluslararası toplumun bu tür saldırılara karşı daha etkili tepkiler vermesi gerektiği aşikar. Hayat kurtaranların hedef alınması, sadece bir insanlık suçu değil, aynı zamanda savaşların getirdiği trajedilerin de bir göstergesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Vicdan sahibi her bireyin, bu durumun sona ermesi için hangi adımları atabileceğini düşünmesi gerektiği unutulmamalıdır.